Ameliyathanenin kapısında burada beklemenize gerek yok hanımefendi biz size sesleneceğiz dedi bir ses. Nasıl uykusuz nasıl da yorgunum bir bilseniz dedim içimden. Verdikleri odaya gidip biraz dinlenmenin iyi geleceğini düşünmüştüm. Yatağa uzanıp başımı yastığa koydum. Kısa bir süre sonra ANNESİ uyanmak üzere diyen yeni bir ses. Operasyon ne kadar da çabuk bitmişti başlıyor muyuz dedim kendi kendime. Nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı bilmiyorum fakat yine de uyanmadan tekrar yanında olmam gerektiğini biliyorlardı.
İçeri girdim uyuyordu oğlum bembeyazdı, huzurluydu, tüm olumsuzluklardan arınmış, tıpkı yoğun bakımda beni günler sonra yanına aldıkları hali gibiydi.. Onu gördüğümde tanımamıştım, hayır hayır bu benim çocuğum değil demiştim. Yüzündeki ve omzundaki simsiyah tüyler o süreçte dökülmüştü ten rengi bile farklıydı büyümüştü de. 10 gün boyunca emzirememiştim oğlumu acılar içinde boş bir odada sütümü sağıp hemşirelere veriyordum. İçimde yıllardır bir ukdedir; gözyaşlarımı ve özlemimi içine kattığım şifalı anne sütümü içebilmiş miydi acaba! Bundan emin değildim ve aklıma geldiğinde delirecek gibi oluyordum. Düşünmemeliydim geriye değil ileriye bakmalıydım.
İçerisi oldukça soğuktu, üzerindeki yeşil örtüyle belden aşağısını kapatmışlardı, buz gibiydi örtüyü biraz yukarı çekerken fark ettim ki örtü çok ıslaktı, kan mı o dedim.. Bir an panikledim yakınımdaki hemşire hemen yanıma geldi korkma o kan değil diyerek hafif bir tebessüm etti. Önceden oğlum ile ilgili bilgi sahibiydiler vücudunda yabancı madde taşıyamadığını biliyorlardı. Bir tek elindeki damar yolu çok önemliydi ve kesinlikle çıkmamalı diyorlardı.
Oğlum yavaş yavaş uyanıyordu yarı baygın halde bile elini yukarı göz hizasına kaldırdı, damar yoluna baktı ve gözlerini tekrar kapadı. Yaklaşık 5dk kadar kısa bir süre sonra birden kalkıp yatağa oturdu ve bağırmaya başladı. Aniden damar yolu sargısını avuç içimle kavramıştım ve öylece kucağıma aldım fakat o kadar direnç gösteriyordu ki uzun süre tutamazdım. Zaten ailem dışarıdaydı ve onların sesi duymaması mümkün değildi tabiî ki de.
Üzerinde kocaman benim eski bir bir tişörtüm vardı. Sargılar içinde olan yeri dışında onun tek takıldığı nokta taşımakta zorlandığı ucunda iğnesi olan küçük bir plastikti. Haklıydı da, kendince hareket ettikçe de acıyordu, fakat en az 45dk durması gerekiyordu. Bir şeyler ters gidebilir acil bir müdahale edilmesi gerekebilirdi.
Oğlum babasının kucağında diğer yandan ben elini sımsıkı tutmuştum. 3 kişi yan yana yürümekte zorluk çekiyorduk. Sünnet olan çocuklar için aparatlı bir iç çamaşırı almamız gerektiği listede mevcuttu fakat benim oğlum o iç çamaşırı asla giymezdi.. Bir yerinin ağrıyıp ağrımadığı veya kendini iyi hissedip hissetmediğini anlayamamıştık. Aniden tuvaletinin geldiğini işaret etti çok şaşkındık sünnet olalı daha çok kısa bir zaman olmuştu ve alel acele serum şişesi elimizde tuvalete girme çabamız takdire şayandı.
Herkesin gözü bizdeydi. Buna şaşırmış mıydık? hayır tabi ki de şaşırmamıştık. Tek istediğimiz bir an önce çıkmaktı. Ne ağrısı ne sızısı o kadar normal hiçbir şey olmamış gibi yaptı ki tuvaletini öylece kalakalmıştık. Acı bile hissetmemişti, o kadar takıntısına yoğunlaşmıştı ki acı bile hissetmemişti. Bu arada susamış da olabilirdi.. Daha çok az zaman geçmişti bir türlü ki zaman geçmiyordu. Koridorda üçümüz bir dolaşmaya başladık, bağırma şiddetinde hiçbir azalma yoktu çok yorulmuştuk. Balkona geçtik elim halen bileğini kavramış sımsıkı tutuyordu. O kadar güçlü ki resmen o ufacık haliyle bizi zorluyordu..
Hayaldi bu yaşanılanlar birkaç gün öncesine kadar. Bir çok insanın belki de cesaret edemeyeceği bir işe girişmiştim ama istemiştim. Bu kadar yıl yolun sonundaki ışığa ulaşmak için verdiğim kararların doğru zaman ve doğru yerde olduğunu düşünüyorum bu da beni savaşımı kazanmak için hep bir adım daha ileriye taşıdı.