demiruzun@yahoo.com
Geçen asrın sonunda önceki gelişmelerin neticesi olarak; küresel değer zincirlerinin Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya olmak üzere üç blokta bölgeselleşme eğilimi göstermesinin iklim, çevre, güvenlik, gıda, göç, sağlık, enerji ve diğer başka alanlarda genel kırılganlıklar doğurabileceği kaygıları üzerinde durmuştuk.
Buraya gelinceye kadar 20.asrın başlarından itibaren ve ikinci büyük savaştan sonra, dünya siyasi forumu ağırlıklı ‘ulus devlet’ ideolojik, idari bölgeler yapısı ile ve Batı kapitalist sistemin örtülü müttefiki kamu ağırlıklı sosyalist blok ile sistemin devamlılığı temin edildi.
Dünya Ticaret Örgütü (WTO) şemsiyesi altında uluslararası ticaretin yönünün belirlendiği fonda sosyal ve siyasal düzenleri de etkileyebilen geniş kapsamlı iktisadi münasebetler ağırlığı dünya çapında hissedilir hale geldi.
Şurası muhakkak ki çok taraflı da kabul olunan anlaşmaların kabulü karşılıklı mantıki temellere dayanır olmaktan ziyadesiyle dayatan tarafın empozesi doğrultusunda teşkil edilmiştir. Bir anlamda görünür veya görünmez yanları ile ihtilaflı ya da barışçıl şekilde gelişen uluslararası sosyal ve siyasi münasebetler, hakim iktisat zemininde tahkim oldular. Bu zeminin bir asır boyunca uluslar arası ticaret alanında ürettiği akılda kalıcı intiba “ekonomik krizler” oldu. Yazımızın başında söz konusu gelişmelerin neticesinde küresel değer zincirlerinin Kuzey Amerika, Avrupa ve Doğu Asya olmak üzere üç blokta bölgeselleşme eğilimi göstermesi güvenlik, göç, gıda, çevre vb. alanlarda işaretlerini vermeğe başlıyor.
Bİrleşmiş Milletler’in insani işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı Joyce Msuya, dünyada en fazla mültecinin Türkiye’de bulunduğunu açıklayıp teşekkür etmesi, başta Avrupa bölgesini alakadar ediyor. Arizona ve Teksas eyaletlerinin Başkan Biden’ı protesto için otobüslerle gönderdiği göçmenlerin(4 bin) başkent Washington DC’de krize neden olduğu haberine Cumhuriyetçi Teksas Senatörü Ted Cruz’un ‘dört bin bardağın taşma noktası ise Güney sınırımızı geçen 3.5 milyon yasadışı göçmene ne diyorsunuz’ tepkisi Kuzey Amerika bölgesinin alerjisinin göstergesiydi. Hiç kuşkusuz Doğu Asya bölgesi de barındırdığı benzer potansiyel riskler açısından diğer iki bölgeden aşağıda kalmaz.
Göç meseleleri uluslar arası arenada genelde insani boyutları ve sosyal, siyasi bakış açılarından dikkat çeken özellikleriyle öne çıkarılmaya çalışılıyorsa da, iktisadi açıdan küresel değer zincirleri bölgelerinin emek arzını takip edecek surette tanzimi konunun şüphesiz dikkate alınacak en önemli ayrıntısıdır.