Merkez Bankası politika faizini değiştirmedi ve aylardır süre gelen şekilde yüzde 14’de tuttu. MB bilindiği üzere geçen yılın Eylül ayından faizlerde indirime gitmişti ve bu indirim yaklaşık yüzde 5 oranına tekabul etti.
Faiz indirimi ile birlikte geçen yıl Eylül ayında yüzde 20 olan tüketici fiyat enflasyonu yüzde 70’e dayandı. Aynı dönemde ise dolar kuru yaklaşık 8,65 TL/$’dan, bugünkü 16,40TL/$ seviyesine kadar tırmandı. Kaldı ki bu arada 24 Aralık 2022’de 17.50 TL’ye kadar tırmanan dolar kuru, yapılan müdahaleler ile 13.15 TL/$ seviyelerine kadar gerilemişti. Aralık ayında düşen dolar, yaklaşık 5 aydır sistematik olarak yükselmesini sürdürüyor.
Diğer döviz kurlarında da yaşanan senaryo dolar kuruna çok paralel seyrediyor. Sadece dolar kuru, diğer paritelere karşı dünyada değer kazandığı için sterlin ve euro kurlarına oranla biraz daha fazla arttı.
Görünen o ki iktidarın Merkez Bankası politika faizini sabit tutma isteği, gerek dövizin gerekse enflasyonun kontrolüsüz artışına neden olmakta. Önümüzdeki aylarda Merkez Bankası’nın da bu iki önemli göstergeyi aşağı yönlü kontrole almaya çalışmakta zorlanacağa benziyor.
Devlet yetkilileri bu gelişmelerin tüm dünyadaki ekonomik kriz ve Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşdan kaynaklandığının altını çizmekte. Ama karşılaştırmalı olarak Türkiye ile benzer ekonomik yapıda bulunan ülkelere bakıldığında ortaya çıkan farkın nedeni Merkez Bankası’nın uyguladığı politikalarda yattığını görmemiz zor olmaz.
Geçen 8 aylık dönemde devletin vatandaşı dövizden uzak tutmak amacıyla ortaya koyduğu enstrümanların da; genelde bütçeye büyük bir yük getirdi diyebiliriz. Kur korumalı mevduat sayesinde bankalarda TL bazında tutulmaya çalışılan mevduatın getirdiği yük, şimdiden bütçeye ciddi bir açık arttırıcı faktör olarak yansıdı.
Önümüzdeki aylardaki düşük kur oluşmasına neden olacak beklentiler arasında; ihracatın artışı ve turist sayısındaki yükselmeden kaynaklanacak döviz girişi ilk sırada yer alıyor. Fakat ısrarla yüzde 14’de tutulan faizin etkilerini yok etmekte bu iki girdinin de yeterli olmayacağı öngörülüyor.
İhracat artışı devam ediyor, fakat buna paralel olarak ithalattaki artış daha yüksek oranda gerçekleşiyor. Kaldı ki ihracatçıya uygulanan gelen dövizin yüzde 40’ını TL’ye çevirme zorunluluğu ayrı bir engel. Artan turizm gelirlerinin, döviz kurunu aşağıda tutmaya ne kadar yardımcı olacağı ise henüz net değil.
Döviz kuru ve enflasyon arasında direk bir bağlantı var. Artan döviz kuru, enflasyonun da artmasına sebep oluyor. Merkez Bankası’nın faizi sabit tutma kararı 2022 yılında sıkıntılı bir dönemin yaşanmasına ve gerek enflasyonu, gerekse döviz kurlarını kontrolde tutmayı güçlendirecek bir yapının oluşmasına sebep olacak gibi görünüyor..
Dün belkide çok önemli bir fırsat kaçtı. MB politika faizin sadece 1 puan bile arttırsa farklı bir mesajı piyasalar vermiş ve hatta kurun gerilemesine bile neden olmuş olabilecekti. Ama yapmadı...
İnşallah vardır bir bildiği diyelim...