Profesyonel Koç, Mentor, Eğitmen
cd.yunar@wishandfuture.com
Merhaba değerli okur, Nasılsınız? Yaşam ve ölümle ilişkiniz nasıl?
Bayramda bir sevdiğimizi uğurladık. Gönlüm yasta, aklım ise soruyor, sorguluyor…ve diyorum ki yaşam ölümle var.
Bilmem hatırlar mısınız, 19 Mart 2021 de bu köşede “Ölüm’e Dair” başlığında bir yazı yazmışım, yine bir yakınımın ölümünün ardından. Ona bir göz atın isterim bu yazıyı okumaya devam etmeden önce. Kolaylık olsun diye size linkini paylaşıyorum: bit.ly/cdy0094
O yazıdan şu alıntıyla devam edelim: Milton Erickson, “Doğduğumuz günün ölmeye başladığımız gün olduğunu aklımızda tutmamız gerekiyor” diyor. Dinler ve kültürler de aynı şeyi söylüyor. Anadolu kültürümüz de. Peki bu konuda kendinizde ve çevrenizde neler gözlemliyorsunuz?
Benim gözlemim ölüm döşeğinde, cenaze evinde, camide, kabristanda bile ölümü konuşamıyoruz, tesellilerle birbirimizi oyalıyoruz, hatta yalan söylüyoruz, hakikatten kaçıyoruz…Adını ağzımıza almak bile istemiyoruz. Oysa yaşamın içinde tüm gerçekliği ile ölüm var.
O halde;
- Bu gerçekliği nasıl kabul edebiliriz?
- Kendimizi ve yakınlarımızı bu gerçekliğe nasıl hazırlayabiliriz?
- Yaşam gibi ölümü de bilgece nasıl karşılayabilir, yaşayabilir, yaşatabiliriz?
Bu soruların peşinden ilerlerken içimde yankı bulan cevaplar şöyle…
Fikrim 1
“İnsan her şey yolunda iken kendi ölümüne bakabilmeli “diye bir cümle geldi içimden.
Nedir insanın kendi ölümüne bakabilmesi? Nasıl bakılabilir?
Şöyle sorular eşliğinde bakabilir miyiz?
- Varsayalım ki, yaşamın ölüm durağındasınız. Bu duraktan yaşamınıza baktığınızda neler görüyorsunuz?
- Varsayalım ki ölmüşsünüz, üzerinden zaman geçmiş ve sevdikleriniz toplanmış sizi anıyorlar. Nasıl anıyorlar? Size, yaşamınıza dair neler söylüyorlar?
- Varsayalım ölmüş sizden bugünkü size bir mektup gelmiş, neler yazıyor?
Fikrim 2
Bir şeyi nasıl algılıyorsak, öyle davranıyoruz. Ölümü genel olarak nasıl algıladığımızı biliyoruz. Algımızı belirleyen sözcükler ve anlamları üzerinde çalışabiliriz.
Mesela ölümü KAYIP diye ifade ediyoruz.
Kayıp sizin için ne demek?
Benim için bir varmış bir yokmuş demek…
Varlık da yokluk da BİR’in arkadaşıdır.
Varlık bir ALAN kaplar. Peki ya yokluk?
Yokluk, boşluk yaratır ki boşluğun da bir alanı vardır.
BİR, yol arkadaşının varlığını yokluğunda, başka bir deyimle kaybettiğinde anlıyor.
Çünkü yokluk, varlıktan daha etkili.
Böyle olması neye, ne kadar hizmet ediyor?
Varlık yokluk kadar etkili olsaydı yaşam ile ölümü algılayışımız ve yaşayışımız nasıl olurdu?
Kayıp sözcüğünün Arapçadaki orjinali GAİP’tir. Gizlenen, gözden yiten, yok olan demek. Bir şey gaip olduğunda gayb alemine karışır. Nedir gayb alemi? Mevcut akıl ve duyularımızı ile algılayamadığımızın ötesindeki alemdir. Görünenin, bilinenin ötesi…
Kayıplarımız nerede? Gayp aleminde…
Gayp alemi yokluğun alemidir.
Yaşam özünde yoklukla Gayp Alemine yolculuk mudur?
Fikrim 3
Yaşam ve ölüm duygu ve ihtiyaçlarımız bağlamında çeşitlilik ve yoğunluk barındırıyor. Duyguları pozitif-negatif, olumlu-olumsuz diye etiketleyip, sonra da negatif ve olumsuz diye etiketlediklerimizden kaçma, yok sayma ya da bastırma, sürekli pozitif-olumlu diye etiketlediklerimize ulaşma-mış gibi yaşama eğilimindeyiz. Oysa insan özünde duygu varlığı ve her duyguyu kabul edip, onunla bağlantı kurarak yaşayabilmeliyiz.
Fikrim 4
Varlıktan sonra yokluğun yarattığı YAS ise başlı başına bir konu ki belki bunu da ayrıca yazarım. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim; fikrimce yasımızı yaşayış biçimimiz ölümü nasıl karşıladığımızın dışa vurum halidir. Ölümü bilgece karşıladıkça, yaslarımızı da bilgece yaşayabileceğiz inancındayım.
Son Söz
Nasıl yaşıyorsak, öyle ölüyoruz…
Bilgece yaşayalım ki bilgece ölelim.