Perşembe gününden itibaren yeni kısıtlamaların uygulanmaya başladığı bir döneme girdik. Pandemi ile ilgili aşılama çalışmaları başlayıp hatta 65 yaş üstü herkesin hemen hemen ikinci aşısını olduğu bir dönem sonrası yeni kısıtlamalarla karşı karşıya kalma zorunluluğu olması elbette düşündürücü.
Kısaca durumu hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum. Şubat ayının sonlarına doğru günlük vak’a sayıları 6-8 bin arasında oynamakta, yapılan testlerde ise vak’a/test oranı da yüzde 5-6 arasında değişmekte idi. Yılbaşından beri günlük yeni vak’aların aylık ortalamalarına bakarsak ürkütücü artışı görüyoruz. Ocak ayında günlük ortalama yeni vak’a sayısı 8.670 iken bu rakam Şubat ayında 8.004’e indi, Mart ayında 19.858’e yükseldikten sonra Nisan ayının ilk 14 gününde ortalama 50.598’e yükseldi.
Durumun ciddiyetini anlatan bir diğer rakam da yeni vak’aların yapılan test sayısına oranı. Ocak ayında yapılan toplam 5 milyon 348 bin835 testte %5,23 ortalama ile 268.771 yeni vak’a tespit edilmiş. Şubat ayında 3 milyon 555 bin 091 testte %6,30 oranı ile 224.125 vak’a;Mart ayında 5 milyon397 bin 723 testte %11,40 ile 615. 594 vak’a ve son olarak da Nisan aynının ilk 14 gününde 3 milyon 931 bin849 testte %18,02 ortalama ile 708.375 yeni vak’aya rastlanıldığını görüyoruz.
Bunun anlamı ise bir bakıma şu demek: Test sayısı artıyor ama vak’a oranı da artarak neredeysa dörde katlanmış. Yani her beş kişiden birinde yeni vak’a tespit ediliyor. Bir anlamda sokakta karşılaştığımız her beş kişiden birinin virüs taşıdığı gibi de bir durum var gibi. Bu oran geçrekten de oldukça yüksek ve işin kötü tarafı da gelişmeler eğilimin aşağıya yöne döndüğünü gösterecek bir işaret de vermiyor. Bilakis artma riskinin daha yüksek olduğu gözüküyor.
Genel olarak böyle bir ortamda yapılması gereken tabi ki tedbirleri sıkılaştırmak olması gerekiyor ama bu tedbirlerde başarılı olmak için, her şeyde olduğu gibi önce bu duruma neyin sebep olduğunun kesin belirlenmesi gerekiyor. Alınan tedbirlere baktığımız zaman izlenmek istenen stratejinin sadece insanların dışarı çıkma sürelerini azaltacak yöntemler olduğunu görüyoruz. Bu noktaya gelirken geniş kapsamlı yapılan toplantılar, belki erken açılan mekanlar buna sebep olmuş olabilir. Ramazan ayında genel olarak faaliyetlerin azalması belki bu konuda yardımcı olacaktır. Ama özellikle Ramazan ayında yoğun iş yapan bazı sektörler de menfi etkilekeceklerdir.
Bir çok kimse uçak, tren, otobüs gibi toplu taşıma araçlarıyla seyahate izin verilirken neden kendi otomobilimle seyahat edemiyorum diye alınan tedbirlerin bir tanesinden şikayetçi olduklarını belirtiyorlar. Bu konuya belki şöyle bakmak lazım; İnsanlar kendi araçlarıyla seyahat edecekleri zaman daha güvende olacaklarını normal olarak hissedeceklerdir. Halbuki tren, uçak otobüs gibi toplu araçlarda risk daha yüksek olduğu için ve yönetim de seyahatleri azaltmayı hedeflediği için seyahat opsiyonunu sadece toplu taşımaya bırakmış olabilir. Zorunlu seyahat için de zaten izin almak mümkün diye düşünmüş olabilirler.
Bu düşünce varsayımı ve tedbirlerin şekli, sebeplere dayanılmadan, daha doğrusu rakamlar kötüye gidiyor demekle yetinerek sebepleri açıklamadan alınmış kararlar olarak duruyor. Ya da tedbirleri alanlar sebepleri bilerek bu kararları veriyorlar ama sebepleri ve bulaş artışının kaynaklarını açıklamasına gerek duymuyorlar.
Her ne olursa olsun, dünyada durum biraz toparlanma yolunda gelişirken, Türkiye’nin üst sıralara çıkması ve dünya medyasında da bu artışların dikkate alınıp habere dönüştürülmesi, ekonomik olarak da bizi etkileyeceğie benziyor. Rusya’nın Türkiye’ye uçuşları durdurması, bu ülkeden ciddi gelir beklediğimiz turizm faaliyetlerini muhakkak negatif etkileyecek. Durum kısa bir zaman içinde düzelmezse, başka bir çok ülkenin de benzer tedbirlere başvurabileceğini düşünmek pek de yanlış olmayacaktır.
14 Nisan sonu itibarıyla dünya’da günlük yeni vak’a sıralamasında Hindistan 199.569, ABD 78.439 ve Brezilya 65.998’den sonra 62.797 yeni vak’a ile dördüncü sıradayız. 5. Sırada Fransa’daki yeni vak’a sayısı 43.505. Toplam vak’a sayısında da 4 milyonu geçmiş bulunuyoruz. ABD, Hindistan, Brezilya, Fransa, Rusya ve İngiltere’den sonra 7. sıradayız. İki ay önce ilk 20 ülkenin içinde bile değildik.
Dolayısıyla, her ne kadar Sağlık Bakanımız hepimiz kabahatlıyız dese de, esas kabahatlilerin kurallara uymayanlar olduğunu hatırlatmak gerekir. Umarız ki önümüzdeki günlerde yönetimin almış olduğu kararlar çerçevesinde vak’a sayıılarında azalma ve iyileşmelerde artış meydana gelir ve hastalık riskleri azalmış olur.