Dünya ekonomik sisteminin yaşadığı tıkanma, hemen hemen her ülkenin bu tıkanmayı atlatabilmek ve bir daha böylesine güçlükler yaşamamak adına uzun soluklu önlemler almasını sağladı. Avrupa Birliği de İsveç dönem başkanlığında The Lund Declaration isimli bir bildirgeyi yayımlandı.
Avrupa’da yapılan araştırmanın bugünün dünyasında baş edilmesi gereken alanlara (Grand Challanges olarak anılmaktadır) odaklanması; mevcut durumda odaklanılan rijit-katı tematik yaklaşımlardan uzaklaşması gerektiğinin altı çizilmektedir. Bu söylem Avrupa’nın kurumları ve üye ülkeler arasında yeni bir mutabakata çağrı olarak görüşmekte, Avrupa’ya ait olan ve ulusal mekanizmaların birbiriyle uyumlu hale getirilmesi ve işbirliğinin şeffaflığa ve güvene dayalı bir biçimde yapılandırılması gerektiği hatırlatılmaktadır.
Güçlüklerle baş edilebilmesi, sorunların tanımlanması ve bunlara yanıt verilebilmesi hem kamudan hem de özel sektörden paydaşların katkılarını gerektirmektedir. Sürece dahil olan bu kurumların ise küresel ölçekte düşünmeleri, sorunları şeffaf süreçlerle dikkate alıp çözmeleri gerekmektedir. Lund konferansı sorunlara çözüm getirmek adına yeni bir faz olarak başlamış, Avrupa Konseyine ve Avrupa Parlamentosuna bu süreci daha da ileri götürmeleri için çağrı yapmış, süreç boyunca da Avrupa Komisyonu ile işbirliği halinde çalışmaları salık verilmiştir.
Avrupa bilgi toplumunun çözüm geliştirebilmek için en iyi analizleri yapması, güçlü eylemler bütünü geliştirebilmesi ve kaynaklarını artırması gerekmektedir. Küresel ısınma; daralan enerji, su ve gıda arzı; yaşlanan nüfus; kamu sağlığı; salgın hastalıklar ve güvenlik konularında sürdürülebilir çözüm önerileri getirmek gerekmektedir. Özellikle başarılması gereken hedef Avrupa’nın eko etkin bir ekonomi (eco-efficient economy) haline dönüştürülmesi gerektiğidir. Avrupa Araştırma Alanı’nın (European Research Area) baş edilmesi gereken alanlarla ilgili gerçekçi tanımlamaları yapması gerekmektedir. Bunun için de siyasi desteğe ihtiyaç olduğu bilinmektedir. Sözkonusu siyasi desteğin de alınması ile birlikte araştırma önceliklerinin baş edilmesi gereken alanlara odaklanması sağlanabilir.
Çözüm kamu ve özel sektör arasındaki ortaklıkları ve özellikle KOBİ’lerin çözüm aşamalarına dâhil edilmesini gerektirmektedir. KOBİ’lerin sorun çözme kapasitelerinin yüksekliğinin bir avantaj olarak kullanılabileceği savunulmaktadır. Üye ülkelerin araştırma önceliklerine dair bölgesel, ulusal ve topluluk genelinde pro-aktif stratejiler geliştirmeleri gerekmektedir. Çerçeve Programlarının da bu talebe yanıt verebilir olması gerekir. Bu nedenle, Avrupa Komisyonu’nun ve üye devletlerin birlikte gelecek programlarını tasarlarken genel bir anlaşma zemini oluşturarak, uygun ve etkin bir iş bölümü üzerinde mutabakat sağlayarak bu çalışmaları yürütmeleri gerekir.
Güncel ekonomik ve sosyal güçlüklerle baş edilmesi aşağıdaki alanlarda da çaba sarf edilmesini gerekli kılmaktadır:
• Araştırma toplulukları tarafından başlatılan öncü araştırmanın (frontier research) güçlü kılınması. Özellikle beklenmeyen-hesap edilemeyen şoklarla karşılaşılması durumlarında Avrupa Birliği’nin gereksinim duyulan uzmanlıkla donanması amacıyla bilgide çeşitliliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Araştırmacılar arasında rekabetin var olması, Avrupa’nın uluslar arası mükemmellik düzeyine ulaşmasına destek olacaktır.
• Biyoteknoloji, bilişim teknolojileri, malzeme ve nanoteknoloji gibi alanlarda Avrupa’nın küresel lider konuma ulaşması.
• İş geliştirme ve kamu politikalarına dair hedefleri destekleyebilmek için talep ve arz tarafını bir araya getirmek. Sanayi, çevre ve sosyal politikalar, tarımsal ve bölgesel kalkınma gibi konularda üretilen yeni bilginin sosyal ve ekonomik etkisini artırabilmek için çeşitli tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır. Politikalarla araştırma politikaları arasındaki bağlantıları güçlü kılabilmek için bağların güçlendirilmesine ihtiyaç söz konusudur. Kamu satın alma, sorunları çözüme dönük politikalar ve öncelik belirlemeye dair çalışmaların desteğiyle talep odaklı politikaların arz merkezli araştırma ve inovasyon politikalarını desteklemesi gerekmektedir.
• Mükemmeliyet ve birbiriyle bağlantıları güçlü bir biçimde yapılanmış kurumların varlığı. Avrupa araştırma gücünün rekabetçi bir yapıya kavuşabilmesinde; üniversitelerin modernleşmesi ve üniversitelerin ve araştırma kurumlarının arasındaki işbirliğini geliştirmenin anahtar bileşenleri olduğu kabul edilmektedir.
• Riske karşı tolerans gösteren ve güvene dayalı yaklaşımı benimsemiş bir araştırma fonlama mekanizmasının oluşumu. Böyle bir hedef finansal düzenlemelerde ve kurallarda gereksinim duyulan değişiklikleri gündeme taşımaktadır.
Küresel güçlüklerle baş edebilmek için gündeme alınacak eylemler sürekli ekonomik kalkınma için bir zorunluluktur. Bu süreç ise toplumsal kalkınma için kadın ve erkeğin eşit koşullara sahip olabildiği, sosyal, dini, kültürel güçlüklerle baş edebilmek için yeni olanaklar doğuracak olan çözümlerin üretildiği bir ortamı gerekli kılmaktadır.