Davos 2021 zirvesi 25 – 29 Ocak 2021 tarihleri arasında yapıldı. Bu yılki zirvede değinilen konular arasında ağırlıklı olarak; Pandemi, Küresel işbirliğinin önemi, Güvenin tekrar inşa edilmesi, Dönüştürücü tercihlerin ekonomi, çevre, toplumsal ve teknolojik sorunlarla başedilebilmesi için ortaya konması ve kararlılıkla çözüme kavuşturulması ele alındı. Zirve dünyayı bekleyen yeni gelişmeleri yoğun olarak tartıştı. Bu akımlara baktığımızda şöyle bir özet yapmak mümkün olabilir: Sistemik başarılar ve başarısızlıklar yeni dönemde olmaya devam edecektir. 2020-2025 yılları arasındaki dönemde yeni fırtınaların beklenmesi doğru olacaktır.
Böylesine fırtınalı dönemleri yaşatacak olan ana itici güçler arasında; iklim değişikliği, gelişen ve hızlanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler, demografik değişim, kültürel ve sosyo-politik değerler arasındaki çatışmalar örnek olarak verilebilir. Değişim dalgaları ve bunların bileşimi büyük ölçekli türbülanslar yaratabilir. Ayrıca bu tip dalgalar süreklilikte kesintilere neden de olabilir..
Alternatif olarak, bu tip fırtınaların hiyerarşik düzenin diğer yakasında bazı gelişmeleri hızlandırdığı da kesindir. Örneğin yapay zeka teknolojisi büyük değişimlerin öncüsü durumundadır. Gelecek 10 yıllık döneme şekil verecek gelişmeleri irdelersek; strateji dilinde bu gelişmelere geniş ve büyük etki yaratabilecek gelişmeler olarak bakmak doğrudur. Bu ana itici güçlerin her birinin stratejik eylemlerle bütünleşmesi gerekir. Büyük ölçekli şoklar yaratabilirler. Ancak ardından sistem kendine yeni bir çözüm arayışı yaratmak amacıyla yönelimler yaratır. Uzun dönemli bakış açılarında reformların tohumlarını da barındırırlar.
Pekiyi, bu gelişmeler nelerdir:
• İklim değişikliği, biyosferin bozulması, deniz seviyesinde yükselme bölgesel ve küresel sistemler üzerinde kaotik etkiler yaratmaktadır.
• Dünyanın ağırlık merkezi batıdan doğuya kaymaktadır. Dünya düzeni ve uluslararası ticaret dengeleri değişmektedir.
• 2008 krizinin ardından gelişimi yavaş olan mali sistem kırılgan hale gelmiştir. Şeffaflıktan daha çok opak bir yapıya bürünmüş, dış şoklara karşı hassasiyet düzeyi artmıştır.
• Otomasyon, robotik, yapay zeka ve sistemik inovasyon alanındaki gelişmeler, verimlilik düzeyinin artmasını sağlamakta, ancak istihdam dinamiklerini etkilemektedir.
• Biyo ve nano teknolojiler, sensörler ve nesnelerin interneti, sağlık ve bilim dünyasına katkıda bulunmakta, merkezi olmayan ve kişiye özel sağlık ve bakım hizmetlerinin sunulmasını olanaklı kılmaktadır.
• Tüketim odaklı, borç yükü tarafından domine edilen ekonomik sistem bir karmaşa içinde bulunmaktadır. Kesin eylemleri ortaya koyabilmek için sahip olmamız gereken nitelikler; yaratıcılık, hayal kurabilmek ve buluşçu ve keşif-icat peşinde koşan, sorunlara yanıtlar aramak üzere çaba sarfeden düşünce yapılarına sahip olmak.
Gördüğünüz gibi, Davos Zirvesi gibi kanaat önderlerinin katılımları ve katkılarıyla dünyayı çevreleyen gündemde çıkış yolu inovasyonda görünmektedir. Son dönemlerde Türkiye’nin uluslararası analizlerde düşen inovasyon performansını artırmak üzere eğitimde, üniversite-sanayi işbirliğinde, bilişim teknolojilerinin kurumsal yönetim unsurlarında daha fazla kullanımı, melek sermaye ve girişim sermayesi gibi kaynakların artırımına ihtiyaç duymaktayız. Bu alanlara yapılacak olan yatırımların geri dönüş hızının yüksekliği, refah düzeyimizin de yükselmesi anlamını taşır.