Nurşen Agathe ERGÜN
Profesyonel Koç
ergun.na@plus3three.com
Yaşadığımız zamanların tüm canlılar için zor zamanlar olduğunu varsayıyorum. Kötüleri ve iyileri bizler yarattık ve sonra inandığımız hikâyelerin içinden çıkamaz olduk diye varsayıyorum yeniden. Tüm dünya’daki canlıların böylesine bir ikilemin spiralinde gidip gelirken masalların sihriyle buluşmak insanın özüne iyi geliyor, ne dersiniz?
Geçen akşam katıldığım bir etkinlikte; kendi yaşamınızda içsel yaşadığınız döngüleriniz neler? Sorusunu gönül kapımdan içeri aldım. Akşam evime usulca dönerken; “her kahramanının sonsuz yolculuklarının” döngüsünü düşündüm. Hani; o beklediğimiz, neden başıma bu geldi? Nasıl dayanırım? Nasıl çıkabilirim bu işin içinden? Nasıl unuturum? Eksik olan nedir hayatıma? Neden mutlu değilim? Aradığım nedir?.. sorularıyla gönlümüze yağan yağmur tanelerini düşündüm…
Ve tüm bu düşüncelerimden arınarak; masalların sihrine fırsat vermeyi tercih etmeyi seçtim. Sizler için Judith Liberman’ın kitabından bir masal seçtim;
“AYAK İZLERİ
Bir hayat boyu yürüyüp sonsuzluk okyanusunun kıyısına gelmişti. Boşluğa doğru baktı, zamanın hafif nefesini yüzünde hissetti. Ve sessizliğin dalgalarını dinlemek için bir kayanın üzerine oturdu. ...
İşte o sırada onları gördü: Ayak izlerini.
Elbette kumda ona doğru gelenler kendi ayak izleriydi ama onların yanında bir çift ayak izi daha vardı. Etrafta kimse yoktu, yalnız yürümüştü, çoğu kişi bu noktaya hiç ulaşamamıştı bile.
Gözleriyle ayak izlerini görebileceği en uzak noktaya kadar takip etti. Öyle anlaşılıyordu ki diğer ayak izleri hep onunla beraberdi. Sanki hiç yalnız yürümemişti.
Hayatının bütün anlarını gözden geçirerek geri yürüdü. Ve bu gizemli ayak izlerine çoğu yerde rastladı. Hayatının her noktasında yanında, ona eşlik eden, tanıklık eden biri vardı.
Bunu anlayınca içini derin bir sevgi kapladı. Bir melek tarafından korunup kollandığını sık sık hissetmişti; sanki sevgi dolu bir varlık onu takip ediyor gibi gelirdi hep. Şimdi bunun doğru olduğunun kanıtını bulmuştu.
Bazen ne kadar yalnız hissetmiş olursa olsun şimdi asla yalnız olmadığını anlıyordu. Bütün o zaman boyunca orada birisi vardı.
Sonra biraz daha yakından baktı ve durumun her zaman böyle olmadığını gördü.
Hayatını yeniden gözden geçirirken, ayak izlerinin gizemli bir şekilde kaybolduğu bazı zamanlar olduğunu gördü; oralarda sadece bir çift ayak izi vardı.
Sonra başka bir şey fark etti.
İkinci ayak izlerinin kaybolduğu anlar hep hayatının zor zamanlarıydı. Halının ayağının altından çekildiğini, hatta ayaklarının altındaki yerin yarıldığını hissettiği zamanlardı. İkinci ayak izleri bu kara günlerde düzenli olarak kayboluyordu.
Bunu görünce kalbi kırıldı ve öfkelendi:
“Neden? Neden ihtiyacım olduğu zamanlarda hep böyle terk edildim?” öfke ve üzüntüyle kalbinin sesi şakaklarında yankılanırken sordu, “bir açıklama istiyorum. Neden her adımda destekleniyor ve izleniyorken, bana eşlik ediliyorken, en çok ihtiyacım olduğunda terk ediliyorum?”ve sonra kalbinin derinliklerinden cevabı duydu.
Ses şöyle dedi:
“Her zaman seninleydim, yoldaki her adımda. Bu yüzden hayat yolunda iki çift ayak izi görüyorsun. Ama üzgün olduğunda, hayat sana artık yürüyemeyeceğin kadar ağır geldiğinde seni taşıdım. O zamanlarda gördüğün ayak izleri senin değil, benim.”
Evet; “bazen bir masal sizi seçer; anlatamazsanız dilinize kilit vurur. Ve, o masalı anlatmadıkça yolculuk tamamlanmaz..” denildi dün akşam ki etkinlikte. Her masalın birden çok sevdalısı var mıdır? Her sevdalının birden çok masal içinde gönlüne derman olan bir masalı var olabilir mi?
Bir sonraki yazıya kadar, “Yaşamımda hangi masalların sihri hayat buluyor?” Diye sorsanız ve sadece bu soru ile vedalaşarak yürümenizi diliyorum.…
Sevgilerimle,