Zeynep Çolakoğlu
Gece on ikiden sonra bütün içkiler şaraptır.
Cemal Süreyya
Zamanın ötesinde, peşine taktığı mitolojik öykülerinin ışığında sanata ilham, insana esrime veren bir içkidir şarap. Şiirlerin atar damarı olmuş, şarkıların melodileri arasına gizlenmiştir. İlan-ı aşkın dili olur, dertlere ortak olur sofralarda. Halk edebiyatında doğanın biriciği, divan edebiyatında sofraların vazgeçilmez mey’idir.
Büyülü imgeler saçtıkça nice şairlerin dilinden düşmemiştir modern zamanlarda da. Yüzyıllardır ruhu Anadolu’da gezinmektedir. Kafkaslardan Hititler zamanında gelmiş, yeri yurdu edinmiştir bu toprakları. Yunan mitolojisinde Zeus’un oğlu gezgin Dionysos, Anadolu’da Kybele ile karşılaşıp Kybele ona sırlarını açıkladıktan sonra yaratıcılık, drama ve şarap tanrısı olarak anılmaya başlamıştır.
Anadolu’ya sinen bu estetizm peki bugün nelerde? Elazığ ve Diyarbakır’da sadece bu topraklarda boy veren Öküzgözü ve Boğazkere ile taçlanan bir yolculuktur adım attığınız. Ankara Kalecik Karası bir kale gibi dimdik ayaktadır. Toroslar’a bakmadan olmaz. Elmalı tepelerinde gözde yerel solistler şarkılar söyler durmaksızın.
Amik ovasına indiğinizde Karacoğlan’ın bu büyülü iksirden bahsettiğini duyarsınız. İzmir’de Ege güneşi altında Urla, Seferihisar, Çeşme, Manisa sizi selamlar, ardından Denizli gelir. Bekili özeldir Denizli’de, zamanında şarap şiir festivallerine ev sahipliği yapmıştır. Yolculuğunuz Trakya’ya doğru evrilir ardından. Saros Körfezi, Avşa Adası, Tekirdağ derken serin bir iklimde Bordo’ya kadeh kaldıran nice eserlerle karşılaşırsınız.
Bir haz kaygısı vardır şarapta. Burundan damağa evrilen, nice aromaların en tatlı şarkılarla dans ettiği. Sadece yudumlara değil göze de hitap eder. Kırmızıların tonları, sarıların ışıltısı ressamları peşinden sürüklemiştir. Bir öyküdür şarap. O nedenle de Şarap Koyusu kitabımda onun dilinden, gözünden masallar anlatmaya uğraşıp durdum ben de. Ama sadece ben anlatmamalıydım bu öyküyü. Çünkü o kadar kişiye dokunmuş, nice ellerde, zihinlerde bambaşka hayallere dönüşmüştür şarap.
Urla’da kendi evrenini yansıtan Urlice’den sevgili Reha ve Bilge Öğünlü, akademide enine boyuna onu inceleyen hocalarımızdan Ufuk Yücel, şarabın eğitimini ve gastronomideki yerini anlatan, öğreten Ayça Budak ile dünyanın dört bir yanından üretici ve önologların da sesi olmalı diyerek nice güzel insanları davet ettim kitaba.
Anlattıkça çoğalan, paylaştıkça güzelleşen hayallere, umutlara evirilmeye devam ediyor şarap. Sanskritçe “sevgili” anlamına gelen “vena” dan türeyip dillere geçmiş, bizim dilimizde mey’e, bade’ye de dönüşerek aşkın bizzat karşılığı olagelmiştir. Ölçülü içilmesi, keyifli sohbetlere eşlik etmesi yanının da ön plana çıkmasıyla başka bir boyuttadır şarap. Bir yerde ona olan hayranlığın sembolüdür Şarap Koyusu da.
Gelecek güzel günlerin hatırına…
şarap ki en kıvrımlı boşluklarımızdır bizim
dulların yas tülleriyle gelinlerin duvakları arasında
mayalanır hüzünlerimiz
usulca çeker yaşamın pimini
ürkünçtür, bir bardağın yere düşüp parçalanmasıdır
enlemesine kesmesidir bir caddenin
bir başka caddeyi
aslında komiktir!
asılsız aşk ölümleri
oysa demirlerle duvarlar ne kadar da yakın
yakın! yakın!
Deniz Durukan