Serbest piyasa ekonomisi dünyada önde gelen bir anlayış, tabii her ülke için değil. Onlarda da farklı bir uygulama var.
Serbest piyasa anlayışı bir düşünce, uygulamasında özgür, rekabetçi ve tüketicinin sunulan ürünler arasında kendi seçimini yapması.
Tüketiciye bu konuda yardım gerekli mi? Tabii ki hem hayır hem evet. Tüketici bir ihtiyacını karşılamak için arayışa, araştırmaya giriyorsa orada ürünlerin tanıtım rolü devreye girer.
1900’lü yıllarda basılı kâğıt ile yapılan tanıtım 2000’li yıllarda sanal ortamda yapılıyor. 2020’lerde akıllı telefonlarda yaptığımız arama ve sorgulamalar sonucunda ne aramış olsak benzer ürün tanıtımı anında cep telefonumuza sosyal medya sayfalarında geliyor. Çok hızlı bir geri besleme, bu yazılımı hazırlayanlara şapka öıkarmak gerek.
2050’lere gidilirken akıllı televizyonların kenarında veya altında herkesin kendine göre bir ürün tanıtımı yapılabilmesi olası. Şimdilik buna yapay zekâ yerine “davranış algoritması” diyelim.
Algoritma, belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol, diye tanımlanır. Matematikte ve bilgisayar biliminde ise bir işi yapmak için tanımlanan, bir başlangıç durumundan başladığında, açıkça belirlenmiş bir son durumunda sonlanan, sonlu işlemler kümesidir. Algoritma adını matematik, gökbilim, coğrafya ve algoritma alanlarında çalışan 780 yılında, Özbekistan’ın Hive kentinde doğan Fars bilim insanı Ebû Ca’fer Muhammed bin Mûsâ el-Hârizmî’den alır. Hârizmî’nin “Hisab el-cebir ve el-mukabala” adlı kitabı algoritmik çalışmalara önemli katkı yaptı.
Matematikte bir başlangıçtan, açıkça belirlenmiş bir sona gidilirken kullanılan bu yolda sonuç belli. Oysa insan davranışlarını bir ortalamaya oturtmak ve hedefleri öngörebilmek başlı başına bir mantık işi. Bu mantığa uygun verileri toplayabilmek ve değerlendirmek başlı başına bir eğitim süreci ister.
Kısaca, veri toplamak kadar, onları değerlendirmek de bir “bilim” konusu.
Ülkelerin demografik yapıları, ekonomik yapısı, teknolojik gelişme düzeyi, tüketim alışkanlıkları, siyasal davranış biçimleri dikkate alındığında birçok öngörü yapmak olası. Tüketim ve siyaset alnındaki öngörüleri “reklam” ile desteklemek, yönlendirmek serbest rekabet anlayışının bir yansıması.
Serbest rekabetteki doğru olmayan reklamlar veya haberler için yaptırım gereklidir. Bu yapılmaz ise kitlelere en çok ulaşabilme gücüne sahip olan öne çıkar. Siyasette 1925’lerin Amerika’sındaki Al Capone düzenini özgür ve adil yaşamak isteyen Amerikalılar tarihe gömdü ve hala kartellerle mücadele ediyorlar. Bu karteller sadece para gücü değil, aynı zaman bilimsel tekel olmakla da ilgili. Ne kadar başarılılar, onu her okur kendine göre değerlendirir. Bir anımsatma yapayım; internette sahte ballar, paranın karşılığı olmayan ürün göndermek ve ortadan kaybolmak gibi bir sistemden Türk insanı memnun ise, ortada bir sorun yok demektir. Kuşkusuz bu sahtecilikten etkilenenin sayısı, toplundaki oranı önemli.
Bu algoritmik bir çalışma. Toplumsal değerler, yaşam beklentisi de birer etken (parametre).
İki konuyu sorgulayalım:
Tüketim, tüketim, tüketim…
Üretim, üretim, üretim…
Üretmeden tüketmek, kazanmadan kredi kartıyla harcamaya benzer. Gün gelir kredi kartının borcu ödenecektir. Bu borcu bir diğer kartla ödeseniz bile, o kartın da ödeme günü gelecektir.
Kazanmak? Üreterek kazanmak ile bir yerde çalışarak kazanmak ile arasındaki fark bir kişi için ne kadar önemli. Bir lokma bir hırka inancıyla bir ömür böyle gidebilir. Ülkeler bir lokma bir hırka ile kendi ülkelerinde başkalarının hesabına çalışırlar, farkına bile varmazlar.
2020’lerde bu konuyu tartışmak kadar, kıskaçtan kurtulmak da tartışılacak.