Serbest piyasa düzeninden vazgeçilmeyecek.
Yeni Merkez Bankası Başkanının ilk sözü bu. Öncekilerin de ilk gün konuşmasında bu vardı. Serbest piyasanın terkedilmesi düşüncesi bile hayal, ancak görünen o ki piyasaya müdahale planı gündemden düşmeyecek. Zira bu iktidar şunu yapmayacağım dediği herşeyi yaptı, yapıyor.
Farklı bir açıdan bakarsak; serbest piyasa düzeninden vazgeçmeyeceğiz demek, serbest piyasadan vazgeçiliyor iddialarına karşı bir savunma demektir. Bunu söyleyen muhalefet oldu mu? İzlediğim kadarı ile söylemediler. O zaman neden bu ifade? Herhalde yurtdışına verilen bir mesaj.
İhtilal ve darbelerin ilk mesajları “Nato’ya bağlıyız” diye başlar. Böylece “bize karışmayın, sözleşmelere bağlıyız, darbe iç meselemiz” demeye getirirler”. Yeni Merkez Bankası başkanının verdiği mesajla da “yatırımlarınız anlaşmalarımızla güvendedir” demek istediler muhtemelen, fakat İstanbul Anlaşmasının terkini Batılıya anlatmak zor olacaktır.
Damat beyin getirdiği MB başkanı uygulanan faizler piyasa gerçekleriyle örtüşmüyor diye görevden alındı, Bakan Albayrak herhalde bunun üzerine istifa etti veya ettirildi. Bunda bir ayrıcalık da var. Koltuğunu boşaltan birçok bakan veya üst düzey bürokrat “görevinden alınarak, yerine şu kişi atanmıştır” denirken, Berat Beyin istifası kabul gördü. Genelde egosu yüksek yöneticiler birisinin görevden istifasını kabul etmez, o kişiyi görevden almayı, azletmeyi, kovmayı dillendirmeye özen gösterir.
Koltuktan kalkanlar ise “beni görevlendirdiğin ve koltuktan kaldırdığın için çok mutluyum, teşekkür ederim, şükranlarımı sunarım” der. Görevden alınan başkan da öyle dedi. Oysa bakan Berat bey farklı bir ifade kullandı: “ülkeme ve ümmete hizmet etmeyi bana nasip eden Rabbime sonsuz hamdolsun” Yani beni o koltuğa getiren yüksek makamdaki kişi değil, daha yüksek bir makam. Hizmet de o makama değil, millete değil, ümmetime yapıldı, diyor.
Peki, ne oldu da hem yerine gelen bakan hem de MB başkanı 4 buçuk ay sonra koltuğundan oldu? Yabancı açısından ciddi tarifler yapan, maalesef faizi yükselten ekip sonunda gitti ama 4 buçuk ay zaman kaybına neden olarak mı gitti? Yoksa bu geçici bir görevlendirme miydi?
Sermaye piyasalarının istediği faiz artışını sağladıktan sonra, ekibi değiştirmek iki tülü algılanabilir. Birincisi yanlış yaptılar, yolladık. O zaman sorarlar ne yapacaklarını bilmiyor muydunuz ki, onları niye getirdiniz? İkinci bakış açısı da, finans sağlayıcılar açısından faizi yükseltmek durumunda kaldılar, iç politika açısından da eski söylem tekrarlanacak: Faize ve enflasyona karşıyız. Enflasyonda hesaplamalara göre mayıs ayında zaten bir düşüş yaşanacaktı. O zaman senaryoya göre bunu yeni ekip mi başardı gibi gösterilecek ve başından beri fazie karşı olan iktidarın başı 19 yılda yapamadığını şimdi yapmış mı gösterilecek?
Kuşkusuz yüksek faiz karşıtlığı anlaşılabilir bir olgu. Faiz karşıtlığı başka bir şey. Faiz vermeden kar payı vererek para toplamak da mümkün oldu. Yastık altındaki paraların bir kısmı “faizsiz bankalara” gitti. Bu paranın ekonomide artı değer yaratmadığını kimse söyleyemez. Ancak bugünkü ortamda para Orta Doğu’dan da gelse, yani ne kadar fazisiz temelde bile sunulsa “kontrol ve onay” Batı’da.
Batı’nın Türkiye’deki yatırımlarına sahip çıkmasından daha doğal bir şey olamaz. Tarih zaten uluslararası ticarette ülkelerin kendi yatırımlarını ve ticaretini güvenceye almak için yaptığı sayısız savaş ve anlaşmalar var. İstiklal savaşı öncesinde ve savaş sırasında yapılan “mütarekeler” böyle maddelerle dolu.
İktidarın sürdürülebilirliği için dediğim oldu, yaptım başardım havası önemli. Bu dönemde yine “dediğim dedik” gibi bir tutum algılanıyor ama sandık seçmenin önüne gelinceye dek köprülerin altından neler geçecek, göreceğiz.