20. Asrın başında ulus devletler projesine Wilson Prensipleri adı ile anılan ve umuma teşmil edilen ilkeler şemsiyesinde ki maddelerin sonuncusu hariç tümü bölgesel çözümleri ihtiva etmekle beraber 14.md (14. Büyük küçük bütün devletlerin siyasal bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü konusunda karşılıklı güvence vermek üzere özel sözleşmelerle bütün ulusları içine alan bir birlik oluşturulmalıdır.) fikriyatı da boşlukta olarak, önce Birinci Dünya Savaşı sonrası tasfiye olan iki-üç büyük monarşi’nin şekillendirilmesi ve o esnada masa üzerinde savaş Galipleri olarak nitelendirilen Atlantik ağırlıklı merkez devletler ve ilgili çevresinin geçici düzenlenmesi olarak kaldı.
Dünyanın geri kalanı için öngörülen ulus devletler şablonuna uyumlu denetim imkanı sağlayacak soğuk savaş yıllarına doğru giderken karar verici merciler, ilgili tercihlerini bir kaç “hegemon devlet” görüntüsü ve taşeronluğu üzerinden Dünya’ya empoze edeceklerdi.
İkinci Dünya Savaşı, kendi aralarında elverişli bir zeminin ve ulus devletler’den hangilerinin kullanışlı aparatlar olarak ideolojik, kültürel ve iktisadi yönlü paylaşım mücadelesinin ileriye doğru açılan ertelenmiş hesaplaşmasıdır.
20. Asrın son yarısı; devletlerüstü-uluslararası mekanizmalar örgütlenirken savaş galipleri ve mağluplarının dizaynı ile tasfiye edilen büyük monarşilere ait ve koloni coğrafyaların ulus devlet formatında ideolojik, idari, militer vb. farklı kodlar ile tümünün iktisaden tanzimi dönemidir.
21.asrın 21.yılına girilen şu günlerde izlenilen gelişmelerin hiç de öyle kendiliğinden zuhur etmediği ve tesadüflere dayalı olmadıkları hususunda temkinli bulunulmalıdır. İyiden iyiye palazlanan ve “küresel” olgusunun arkasında hareket eden sermaye; “devlet” aracının işlevsel otoritesinin bir pasif “korkuluk” dönüşümüne mevcut gelişmeler eşliğinde ‘koltuk çıkar’ konumdadır ve haliyle yıpranan ‘devlet’ ortadadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası “soğuk savaş” esasında ‘iki kutuplu denge’ ihalesi ABD ile SSCB üzerinde kalıp, elli sene kadar işlemiş ve Demirperde yıkıldıktan sonrası bir elli seneye varmadan çözülme istidadındadır.
Bitmek tükenmek bilmeyen kriz dinamiği, salgın dönemi ile başlayan; gelişen sürpriz toplumu ve bireyi etkileyen değişimler, kültür,eğitim, sektörel digital çalışma, sirkülasyonda yavaşlama, aşı savaşları, alışkın yaşam standartlarının ucu açık belirsizlik ve beklentilere karşı genel bireysel davranış psikolojik zemininde adı konmamış kırılganlık yaratmıştır.
Bütün bu zincirleme olaylar, borçlanan kamu bütçeleri ve neoliberal sermaye tercihleri arasında törpülenen dünya kamu otoritesi ve buna bağlı riskler mevcut açık belirsizlikleri yaratıyor. Bugünden yarına önemsenmiyor, farkedilemeyeceği kadar dikkatten kaçan unsurlar gibi dursa da piramidin tabanı olabilecek devasa ‘bireysel psikoloji’ olgusu, cümle alemi ihtimal orta ve uzun vadede kuvvetle etkileyebilecektir.