Biraz daha beklesek yazın ortası oldu diyebileceğiz. Önce Ramazan arkasından Bayram sonra da baskın seçim derken bir bakmışız Haziran ayının sonuna gelmişiz bile. Okullar kapanmış ama yaz mevsimi neredeyse bir türlü başlayamamış.
İklimsel olarak arada çok ciddi sıcak havaları yaşıyoruz ama birde hızlı hareket halindeki bazı hava akımları nedeni ile mevsimsel olarak hiç de alışmadığımız yağışlar ve rüzgarlar ile karşı karşıya kalıyoruz..
Küresel ısınmanın etkileri, aşırı kentleşmenin etkiler derken bir de bakmışız iklim değişikliğini yaşamak üzereyiz. Geçtiğimiz yıllarda Ege ve İzmir’de yılda 30-40 gün arası esen güneyin nefesi, Lodos rüzgarları artık neredeyse yılın yarısında eser hale geldi. Tabii bunun getirdiği sıkıntılar ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi de cabası.
Diğer taraftan kuzeyden gelen ve çok hızlı hareket eden hava akımları; büyük yoğunluklar halinde özellikle kuzey sahillerimize aşığı yağış bırakır hale geldi. İstanbul başta olmak üzere Karadeniz sahilleri, Ege ve Orta Anadolu’da aşırı yağışlar ve mevsim normallerinin çok üzerindeki miktarlarda gerçekleşiyor. Ankara, İstanbul hatta İzmir gibi büyük şehirlerimizde altyapı yetersiz kalmakla birlikte, birçok Karadeniz ilinde, gerek kırsal, gerekse şehirlerde çok büyük sel baskınlarına şahit oluyoruz.
Yıllardır uyarılarda bulunan iklim bilimcilerin feryatlarını gözardı edenler şimdi yaşanan sıkıntılardan oldukça endişeli. Ülkemizde tarımı yakından ilgilendiren, kentsel yaşamımızda sıkıntılara neden olan iklim değişikliklerine karşı geç kalan tedbirlerimizi bir an önce almak zorundayız. Aksi taktirde gerek can, gerekse mal kaybı ile daha sık karşı karşıya kalacağız.
Uyarıları daha fazla dikkate alarak, tedbirleri konusunda daha somut ve uzun vadeli hareket planları yapmamız şart. Sadece yerel yönetimlerin değil, aynı zamanda merkezi hükümetin de bu konuda acil planlar üretmesi artık kaçınılmaz oldu.
Yıllardır geliyorum diyen tehlike artık kapımızda...